01/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile birlikte, Devlet memurlarının sosyal güvenlik hakları açısından adaletsiz bir durum yaratılmış; devlet memurları, 2008 öncesi ve 2008 sonrası olmak üzere ikiye ayrılarak, büyük bir eşitsizliğe neden olunmuştur. Kamuoyunca pek bilinmeyen ve bilinmediği içinde üzerinde pek durulmayan bu durum en çok da memurların aleyhine sonuçlar doğurmaktadır. Bilindiği üzere 01/10/2008 tarihinden önce kamu görevine başlayanlar, Emeklilik hakları açısından 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununa tabi olmaktayken; 01/10/2008 ve sonrası tarihinden itibaren kamu görevine başlayanlar, emeklilik hakları açısından 5510 sayılı Kanuna tabi olmaktadır.
Emeklilik hakları açısından, devlet memurlarını en çok ilgilendiren konu ise, emeklilik aylığı ve emekli ikramiyesidir. Bu iki hak edişte, her iki kanunda farklı düzenlemeye tabi tutulmuş 5510 sayılı kanuna tabi olan devlet memurlarının hakları mağduriyet yaratacak şekilde kayba uğramıştır
Emeklilik hakları açısından bir değerlendirme yapılacak olursa, emekliliği hak eden devlet memuruna bir emekli aylığı bağlanmakta, bu emekli aylığının fiili hizmet süresi ile çarpılması sonucunda bulunan miktar kadar da emekli ikramiyesi ödemesi yapılmaktadır.
Ancak, 5434 sayılı kanuna tabi memur ile 5510 sayılı kanuna tabi memur arasında emekli aylığının hesaplanmasında 5510 sayılı kanuna tabi memurun aleyhine olmak üzere birtakım farklar bulunmaktadır.
30 EYLÜL 2008 VE ÖNCESİNDE GÖREVE BAŞLAYAN MEMURLARDA
(ESKİ MEMUR-5434 KANUNA TABİ)
Bu kişilerin emekli aylığı, Emekli Sandığı Kanununa göre bulunmaktadır. Emekli aylığının belirlenmesinde kullanılan formül ise, Emekli Matrahı denilen, aylık, taban aylık, kıdem aylığı, ek gösterge ve duruma göre varsa emekli eklentisinin toplandıktan sonra, bulunan meblağın Aylık bağlama oranı ile çarpılması sonucunda bulunmaktadır.
1 EKİM 2008 VE SONRASINDA GÖREVE BAŞLAYAN MEMURLARDA
(YENİ MEMUR-5510 SATIL KANUNA TABİ)
Yeni memurlar için ise durum, işçi statüsünde çalışan kişiler ile benzerlik göstermektedir. Buna göre, memurun ortalama aylık kazancını tespit etmek gerekmektedir. Bu tespit sonucunda bulunacak miktarın Aylık bağlama oranı ile çarpılması sonucunda bulunacak miktar ise, kişinin emekli aylığını ortaya koyacaktır.
Ortalama aylık kazanç ise, oldukça karmaşık bir hesaplama olmakla beraber, hem hesaplama formülünde kullanılan ve SGK tarafından yayımlanan yıllık güncelleme oranlarının düşük olması, hem de içeriğinde memuriyete özgü makam temsil görev tazminatı gibi olguları taşımaması gibi sebeplerle, eski memura oranla Çok daha dezavantajlı duruma düşmektedir.
Bu kişilerin emekli aylığı, Emekli Sandığı Kanununa göre bulunmaktadır. Emekli aylığının belirlenmesinde kullanılan formül ise, Emekli Matrahı denilen, aylık, taban aylık, kıdem aylığı, ek gösterge ve duruma göre emekli eklentisinin toplandıktan sonra, bulunan meblağın Aylık bağlama oranı ile çarpılması sonucunda bulunmaktadır.
Yeni memurlar için ise durum, işçi statüsünde çalışan kişiler ile benzerlik göstermektedir. Buna göre, memurun ortalama aylık kazancını tespit etmek gerekmektedir. Bu tespit sonucunda bulunacak miktarın Aylık bağlama oranı ile çarpılması sonucunda bulunacak miktar ise, kişinin emekli aylığını ortaya koyacaktır.
Ortalama aylık kazanç ise, oldukça karmaşık bir hesaplama olmakla beraber, hem hesaplama formülünde kullanılan ve SGK tarafından yayımlanan yıllık güncelleme oranlarının düşük olması, hem de içeriğinde memuriyete özgü “makam-temsil-görev tazminatı” gibi olguları taşımaması gibi sebeplerle, eski memura oranla çok daha dezavantajlı duruma düşmektedir.
Ancak, Eski memur ile yeni memurun emekli aylığının tespitinde kullanılan ‘’Emekli Matrahı’’ ile ‘’Ortalama Aylık Kazanç’’ eşit olsa bile, bu sefer de her iki kanunda belirlenen aylık bağlama oranları farklı olduğundan, aynı hizmet süresine sahip olsalar bile bu kişiler aynı emekli maaşını alamamaktadır. Kaldı ki yeni memurun, eski memur ile aynı fiili hizmet süresine sahip olması durumunda böyle bir ihtimalin gerçekleşmesi neredeyse imkânsızdır.
Bu kez de, “Aylık Bağlama Oranları” farklı olduğundan, bu kişilerin emekli aylığı miktarları arasında bir ‘’uçurum’’ oluşmaktadır.
30 EYLÜL 2008 VE ÖNCESİNDE GÖREVE BAŞLAYAN MEMURLARDA
(ESKİ MEMUR-5434 KANUNA TABİ)
Bu memurun aylık bağlama oranı, Emekli Sandığı Kanununun 41. maddesi ile belirlenmiştir. Hükme göre Devlet Memuruna 25 yıl için, emekli matrahının %75’i, 25 yılı aşan her bir tam fiili hizmet yılı için ise bu oranın %1 fazlası eklenerek aylık bağlama oranı bulunmaktadır. Örneğin 30 yıl fiili hizmeti bulunan bir kişinin aylık bağlama oranı %80 olacaktır.
1 EKİM 2008 VE SONRASINDA GÖREVE BAŞLAYAN MEMURLARDA
(YENİ MEMUR-5510 SATIL KANUNA TABİ)
Bu memurun aylık bağlama oranı ise, 5510 sayılı kanunun yaşlılık aylığının hesaplanması başlıklı 29. maddesine göre yapılmaktadır. ilgili maddeye göre; aylık bağlama oranı, sigortalının malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi geçen toplam prim ödeme gün sayısının her 360 günü için % 2 olarak uygulanmaktadır. Buna göre, 25 yıl prim ödemiş olan (yani 25 yıl fiili hizmeti bulunan) devlet memurunun maaş bağlama oranı %50 olacaktır. Bu oran, çalışılan her bir yıl için, %2 oranı eklenerek artırılacaktır. Örneğin, 30 yıl fiili hizmeti bulunan kişinin aylık bağlama oranı; %60 olacaktır
Emeklilik matrahının ve ortalama aylık kazançlarının eşit farklı kanunlara tabi iki memurun da, 30 yıl fiili hizmet süresi bulunduğunu ve emekli matrahı ile ortalama aylık kazançlarının 40.000 TL olduğunu varsayacak olursak; buna göre, Emekli Matrahı 40.000TL olan ve 30 yıl fiili hizmeti bulunan eski memur, emekli aylığı olarak (40.000 X %80) 32.000 TL emekli aylığı almaktayken; 30 yıl fiili hizmeti olan ve ortalama aylık kazancı 40.000 TL olan yeni memur ise (40.000X %60) 24.000 TL emekli aylığı alacaktır.
Görüldüğü üzere, birisi diğerinden yalnızca 1 gün sonra göreve başlamış olan memurlardan, “yeni memur” emekli olduğunda, kendisinden 1 gün önce göreve başlayan memurdan her ay 8.000 TL, her yıl ise 96.000 TL daha az emekli aylığı almış olacaktır. Bu hesaplamanın dışında bırakılan unsurlar dâhil edildiğinde; aradaki uçurum daha da büyümektedir.
Birisi, diğerinden yalnızca 1 gün sonra göreve başlayan ve aynı statüye, işe ve yükümlülüğe sahip 2 kişi arasında böylesine bir ‘’hak kaybı’’ yaşatılması, Anayasanın 10. maddesiyle düzenlenen ‘’Eşitlik İlkesine’’ ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. maddesindeki “ayrımcılık yasağına” açık şekilde aykırı olduğu gibi, Anayasa’nın 60. maddesinde düzenlenen ‘’sosyal güvenlik hakkı’’ kapsamında yarattığı derin farklılıklar sebebiyle, sosyal güvenlik hakkına da açıkça aykırıdır.
Öte yandan, emekli ikramiyeleri açısından her ne kadar “yeni memura ödenecek ikramiyenin hesaplanmasında, eski memurun emekli ikramiyesinin hesaplanmasında kullanılan ölçütlerin göz önünde bulundurulacağı düzenlenmiş ise de”, ilgili ibare, muğlak ibareler barındırması nedeniyle suiistimale açık olduğundan, başka bir deyişle; uygulama, açık, net ve şüpheye yer vermeyecek biçimde kanuni düzenleme altına alınmadığından; konuyu düzenleyen Emekli Sandığı Kanunu’nun Ek 82. maddesinin yürürlükten tamamen kaldırılması gerekmektedir.
SONUÇ OLARAK; aynı işi yapan, aynı statüye tabi, aynı yükümlülükleri ve çalışma hayatından kaynaklı riskleri yüklenen bu kişiler arasında yaratılan açık eşitsizlikleri ortadan kaldıracak bir kanun değişikliğine gidilmesi, 5510 sayılı Kanunun, ‘’Devlet Memurları’’ açısından yeniden düzenlenmesi, mağduriyetlerin giderilmesi gerekmektedir.
#Hürriyetsağlıksen
